Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, (d. 1969, Sivas), Türk Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları uzmanı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.
Hypnos, Nyx ("Gece") ve Erebus'un ("Karanlık") oğludur. Kardeşi Thanatos'tur ("Ölüm"). Her iki kardeş de Ölüler Diyarında (Hades) veya Ölüler Diyarının başka bir vadisi olan Erebus'ta yaşar. Rivayete göre Hypnos, Lethe ("Unutkanlık") nehrinin geldiği ve gece ile gündüzün buluştuğu büyük bir mağarada yaşıyordu. Yatağı abanozdan yapılmış, mağaranın girişinde haşhaş ve diğer hipnotik bitkiler yetişirdi. Mağarasına ışık ve ses giremezdi. Homer'a göre, daha sonra kendine ait bir rüya adası olduğu iddia edilen Lemnos adasında yaşar. Sakin ve nazik bir tanrı olduğu söylenir, çünkü muhtaç insanlara yardım eder ve uykuları nedeniyle hayatlarının yarısına sahiptir.
Mitolojide Uyku:
Uyku tanrısı Hipnoz gece tanrısı Nyx ve Karanlıkların tanrısı Erebus un oğludur. İkiz kardeşi ise Ölüm tanrısı Tanatos’tur. (Ötanazi- Tatlı ölüm sözü de buradan gelir)
Hipnoz ve Tanatos Ölüler diyarı Hades te yaşar. Mağarası unutkanlık nehri Lete nin kenarında Gece ve Gündüz ün buluştuğu yerdeydi Hipnoz Haşhaş başta uyku veren otlar yetiştirirdi.
Hipnoz, Pasitea ile evlenmiştir. Pasitea halüzinazyon ve gevşeme tanrıçasıdır.
Tarihi çanak üstünden bir sahne: Hipnoz ve Tanatos. Sarpeonun bedenini taşıyor.Savaş tanrısı Hermes ise izliyor. Sarpeon Zeus un Truva tarafında savaşan oğludur.
AKCİĞER KANSERİNİN
ERKEN DÖNEM BELİRTİLERİ
Öksürük
Kuru yada balgamlı öksürük hele birde kanlı balgam varsa kanser için önemli bir belirti. Kanser öksürüğü pek öksürük kesicilere yanıt vermiyor. Özelikle sigara içen birinin öksürüğü 2-3 haftayı geçiyorsa bir göğüs hastalıkları uzmanı görmeli. Balgamda kan varsa hemen görmeli. Alerji, astım ve KOAH dada öksürük olabiliyor. Sigara içen olguların çoğu KOAH olduğu için öksürüğü önemsemiyor. Özellikle bu vakalar gecikiyor.
Kanlı Balgam
Balgamda kan KOAH, zatüre ve tüberkülozda da olur. Ama akciğer kanserinin önemli belirtilerindendir. Ağızdan kan gelmesi her zaman akciğerden olmaz. Kırmızı taze kan ise Akciğer dışında burun ve diş etinden de gelebilir. Mideden gelen kan çoğu zaman kahverengidir. Kan balgamla karışık ise hekime başvurmak gerekir.
Nefes darlığı:
Akciğer kanseri vakalarının önemli bir kışında KOAH da vardır. Bu nedenle nefes darlığını ayıramazlar. Bu vakalarda nefes darlığı şiddeti kısa sürede (günler, haftalar) içinde artar. Önceden nefes darlığı olmayan birinde yine bu sürede artan nefes darlığı olursa kanser belirtisi olabilir. Kanserde nefes darlığı hava yolunun tıkanması nedeni ile olduğu için ileri evre belirtilerindendir.
İştahsızlık ve kilo kaybı:
Kilo kaybı ve iştahsızlık birçok Akciğer kanseri vakasında vardır. Bazen ilk belirti olabilir. İstemsiz kilo kaybı kanserde çoğunlukla ileri evre belirtilerindendir. Ancak burada genelleme yapılamaz. Tüm evrelerde olabilir. Hatta erken evre belirtisi olduğunda erken tanı olanağı da yaratır.
Göğüs ağrısı:
Göğüs ağrısı akciğer zarı ya da kemiklerin tutulumunu gösterebilir. Bu ileri evrede karşımıza çıkar. Ancak öksürük sırasında göğüste yeri tanımlanamayan bir ağrı olabilir. Bu her evrede gözükebilir. Kanserde kitleyi hava yolları yabancı bir cisim sayar ve atmaya çalışır. Atamadığı için inatçı ve ağrıya yol açabilen bir şiddet ve süreye erişebilir.
Ses kısıklığı ve yutma güçlüğü:
Ses kısıklığı soğuk algınlığı, reflü gibi daha masum bir neden yoksa ileri evre akciğer kanseri belirtisi olabilir. Ancak daha sık larenks kanseri belirtisidir. Ses kısıklığı varsa hastayı muhakkak bir Kulak Burun Boğaz uzmanı görmelidir. Muayenede kitlenin bizzat kendi yada yarattığı ses teli felci saptanır. Akciğer kanseri nedenli ses kısıklığı ne yazık ki sinir yada doğrudan ana hava yolu tutulumunu işaret eder.
Halsizlik
Tüm kanserlerde olduğu gibi halsizlik akciğer kanserinde de görülür. Kanser hücrelerinin metabolizmasının çok aşırı olduğu unutulmamalı. Yani normal bir hücrenin kat kat fazlası enerji tüketirler. Akciğer fonksiyonlarını da bozarak nefes darlığı da yaptıklarından ciddi halsizliğe yol açabilirler. Her evrede görülebildiğinden bir erken belirti olabilir.
Sık Zatürre geçirmek
Sık sık zatüree oluyorsanız hele birde akciğerin hep aynı bölgesinde ise bu bir kanser belirtisi olabilir. Bir göğüs uzmanı görmelidir. Bronkoskopik inceleme ile hava yollarına gönderilen bir aygıtla (bronkoskop) hava yolunun içi görüntülenir. Bir şey görülürse parça alınarak tanı konulur.
İnfluenza virusuna karşı bedenin hazırlıklı olmasını sağlayan aşıdır.
Her grip mikrobuna karşı koruru mu?
Influenza virusu çok çeşitlidir. Aşı her yıl virustaki değişimlere göre hazırlanır. 2022 yılında 4 türe karşı hazırlanan aşılar uygulanmaktadır. (TETRA aşılar) Ancak hazırlanan aşı içinde olmayan grip virüsüne karşı koruma olmaz.
Ayrıca, her ateşle, burun akıntısı ve öksürükle seyreden infeksiyon halk arasında “GRİP” olarak anılmaktadır. Bu nedenle grip aşısı olup grip dışı mikropla benzeri hastalıkları olanlar aşı etkili olmadı düşüncesine kapılmaktadır.
Kimler grip aşısını düzenli olarak yaptırmalıdır;
Grip olmak istemeyen herkes grip aşısı yaptırabilir. Aşağıdaki gruplara ise özelikle önerilmektedir.
Aşının yan etkileri:
Ağır yumurta alerjisi olanlara yapılması sakıncalı olabilir. Yapıldığı yerde ağrı, hassasiyet gibi basit yan etkiler olabilir.
Grip aşısı başka aşı ile aynı anda yapılır mı?
Zatüree aşısı yada başka aşılarla aynı günde yapılmasında sakınca yok. Ancak aşının yapıldığı gün enderde olsa kolda ağrı ve ateş olabilir. Bu nedenle zaman sorunu yoksa aşıların farklı günlerde yapılması önerilebilir.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu anlattı: Bugün Dünya Sigarayı Bırakma Günü. Her 6 saniyede 1 kişi tütün kullanımına bağlı olarak ölüyor. E-sigaralar ise sanıldığı kadar masum değil. Prof. Çuhadaroğlu, e-sigaranın kısa sürede ortaya çıkan zararlarını şöyle açıkladı.
Sigarayı bırakmak için kullanılan e-sigara aslında çok ciddi bir tehlike…Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu ve meslektaşı Dr. Feras Hawari “9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü” nedeniyle katıldıkları bir toplantıda e sigaranın zararlarını şöyle anlattı…
ÇOK DAHA ZARARLI
“E-sigaranın normal sigaradan daha zararlı olduğunu söylemek mümkün” diyen Prof. Dr. Çuhadaroğlu, şunları söyledi: “Çünkü kısa sürede tanısı zor hastalıklara neden oluyor. E-sigaranın normal sigaranın zararlarının yanı sıra çok daha fazla ve farklı zararı var. Ülkemizde ticaretinin yasak olmasına karşın günden güne e-sigara tiryaki sayısı artıyor. Ender görülen hastalıklar e-sigara kullananlarda daha sık rastlanıyor. Bunlardan biri de akciğerde küçük hava yollarının hastalanması…
Bu sigarayı içenlerde çok görülüyor. Ağır nefes darlığı, derin nefes alama hissi ile birlikte akciğerde ciddi problemler görülüyor. Akciğerde alveol dediğimiz hava keseciklerinde kanamaya yol açıyor. ‘Normal sigara mı, e-sigara mı daha zararlı' diye soranlara ikisinin de zararlı olduğunu söylüyorum. Sigaranın zararlarını biliyoruz. E sigara ise kimyasal bir kazanı koklamak gibi bir şey…”
FELÇ RİSKİ ARTIYOR
Elektronik sigara, genellikle normal sigara bağımlılığından kurtulmak isteyenlerin tercih ettiği yöntem olabiliyor. Bunun yanlış bir yol olduğunu özellikle vurgulayan Dr. Hawari ise şöyle konuştu: “Bu kişiler bir süre sonra ikili kullanıma geçiyor. Hem normal sigarayı hem de e-sigarayı içiyor. Bu da zararları katlıyor. Çünkü toksik materyalleri daha fazla alıyorsunuz. İkili kullanımda kalp krizi ve felç riski artıyor. İngiltere'de 2015'te normal sigaradan yüzde 95 daha az zararlı dedikleri e-sigaranın zararlı olduğunu söylüyorlar şimdi… Çünkü DNA hasarına bile yol açabiliyor.”
Zehir yerine ‘meyve suyu' diyorlar
Elektronik sigaradaki en önemli tehlikelerden biri de bugün sayıları neredeyse 16 bini bulan aroma çeşidi. Her biri kimyasal olmasına karşın İngilizce mevye suyu anlamına gelen ‘juice' kelimesi ile tanımlanan bu aromaların e-sigarayı ‘sanki sağlıklıymış' gibi gösterdiğini anlatan Dr. Hawari sözlerine şöyle devam etti: “Toksik maddeler yerine meyve suyu diyorlar. Çikolatalı, çilekli, sakızlı aromalar var. Bunlar çocuklara ve gençlere cazip gelebiliyor. Yüzlerce elektronik sigara markası var. Bunlardan 35'i içlerinde nikotin olmadığını söylüyor. Ama araştırmalara göre sadece 3-4 tanesinde yok. Kimindeki nikotin miktarı da normal sigaradan bile fazla. Ayrıca elektronik sigaradaki likitin içinde bulunan aromalarla ısınmaya bağlı olarak kansere yol açabilen formaldehit açığa çıkıyor. Vişneli benzaldehit çıkıyor açığa. En az 30 çeşit toksik kimyasal ortaya çıkıyor. Ve kişiler bu kimyasalları soluyor.”
2010 Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesör
2004 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Doçent
1996 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları
1991 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
2009 - Halen Acıbadem Sağlık Grubu
1995 - 2009 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
1993 - 1993 Edinburgh Üniversitesi Ulusal Uyku Merkezi
1991 - 1995 İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı, Uzmanlık Eğitimi
Eurepean Respiratory Society (ERS)
American Academy of Sleep Medicine (AASM)
American Thoracic Society (ATS)
European Academia of Allergy Immunology
Türk Toraks Derneği
Spor Kardiyolojisi Derneği
Uykuder
Akciğer dokusunun iltihaplanmasıdır. Sık ve halk arasında çok bilinen zatüree nedeni bakterilerdir. Ancak virüsler, mantarlar, parazitler ve hatta kimyasal buharlar neden olabilir.
Akciğerin hava değişim yeri olan alveollere ( hava kesesi) mikroplar gelir, bedenimiz buna karşı savunma mekanizmalarını devreye sokar ve iltihab hücreleri buraya gelerek savaşı başlatır. Hücreler ve damardan sızan serum bu keseleri doldurur. Bu savaş ateş, halsizlik, yorgunluk yaparken öksürük ile atılan tanımlanan iltihaptır. . Öksürük bu iltihabın atılması için bir savunmadır. Eğer zatürre yaygın ise kanda oksijen düşebilir.
Dünyada 5. Ölüm nedenidir. Antibiyotikler ve aşılama görülme sıklığını ve ölüm oranını azaltsa da halen ciddi riskli bir hastalıktır.
Bu soru hastalarımızın en sık sorduğu sorudur. Doğru yanıt “ikiside olabilir” yanıtıdır.
Mikrop dışarıdan alınabilieceği gibi direncimiz düşünce normalde boğazda, burunda… olan mikrop zatüree yapabilir.
Soğuğa maruziyet, düzensiz beslenme, uykusuzluk, aşırı yorulma…. İnsanın direncini azaltır. Mikroplara karşı direnç azalır. Üst solunum yolu infeksiyonlarıda direnci azaltarak zatüreeyi kolaylaştırır.
Alkol, sigara kullanımı, kronik hastalıklarda direnci düşürür.
Bulaşmada önemlidir. Çok güçlü bir mikrobu almak ve/veya bol miktarda mikrop almak mikroba karşı savaşta insanın mağlup olmasına neden olabilir. Bu yüzden salgın dönemleri başta olmak üzere sık el yıkama önemlidir.
Salgınlarda toplu yerlerden uzak durmak havadar yerlerde olmak önemlidir.
Hekimler zatüreeyi tipik ve atipik olarak ayırır. Bu tedavi seçiminde çok yararlıdır.
Tipik zatüree: ani başlayan, ateş, öksürük, balgam, göğüs ağrısı
Atipik zatüree: Başta eklem ağrısı, boğaz ağrısı izleyerek hafif –orta ateş, kuru öksürük….
Zatüree hekim tarafından ele alınmalı ve tedavi edilmelidir.
Hekim muayene sonrası akciğer filmi ve kan tahlili ister buna gore tedavi başlar.
Her zatüree hastanede yatarak tedavi edilmez. Hasta gençse, solunum yetmezliği yoksa böbrek yetmezliği yoksa şok eğilimi bulunmuyorsa ayaktan tedavi edilir.
Tedavide antibiyotik, ateş düşürücü kullanılır. Dinlenmek çok önemlidir. Tedavi 7-10 gün sürer.
Salgınlarda hasta ile temasta başta olmak üzere el yıkamak çok önemlidir.
Grip aşısı gripten koruyarak üstüne gelebilecek bir zatürreyi engeller.
Zatüree aşısı yaptırmak 50 yaş üstü altta yatan ( kalp, şeker, akciğer, böbrek…) hastalığı olanlarda gereklidir. Bazı ülkeler 50 yaş üstü herkese önermektedir. Ömür boyu etkili zatürre aşısı bulunmuş ve kullanılmaktadır.
İngilizce Sick Building Syndrome ‘dan dilimize çevrilmiş. Amerika Birleşik devletlerinde üç binadan birini etkilediği rapor edilmiş. Depremin bu denli bizi korkuttuğu günümüzde “hasta bina” denildiğinde öncelikle kolay yıkılabilir bina aklımıza geliyor. Burada kast edilen ise gerçekte “bizi hasta eden bina” .
Solunumdan, göze, deriden ağız sağlığına birçok soruna yol açabilen bir sorun.
Birçok hastalıkta tanı kriterleri, testler ve kalıplaşmış tedavi yöntemleri vardır. Hekim hastayı görür, şüphelenir, test eder ve tedavi düzenler. Ancak bina hasta olunca doğrusu bina sizi hasta edince iş biraz karışır. Her şeyden önce hekime başvuran hastanın şikayetleri bir çok hastalıkta olabilen hatta zorlayıcı iş koşullarının sonucu olabilecek belirtiler olabilir.
Baş ağrısı, yorgunluk hissi, uyuma eğilimi, gerginlik, ağız burun kuruluğu, deri ve gözde kuruma buna bağlı kaşıntılar, öksürük… Bu yakınmalar ile gelen bir hastada, enfeksiyondan, şeker hastalığına, astımdan, romatizmaya birçok tanı düşünülebilir. Hiç bir tanıya ulaşılamadığında sıkıntı, kaygı, depresyon... Denilip geçiştirildiği de çok olur.
Hasta bina sendromunda yakınmalar binaya girdikten 1-2 saat sonra başlar, binadan ayrıldıktan sonra ki saat içinde kaybolur. Ancak sürekli bu binada çalışanlarda her gün aynı sorun yaşandığından bazı yakınmalar süreklilik kazanabilir.
Çalıştığınız binada bu ve benzeri sorunları olanlar çoksa hafta sonları ve tatillerde sorun ortadan kalkıyor yada azalıyorsa, çalıştığınız binada işe başlamadan önce bu sorunlarınız yoksa “hasta bina sendromu” olabilirsiniz.
Sendrom kadınlarda daha çok görülür. Kalabalık ofis odasında çalışanlarda, yazıcılı odalarda, kağıdın çok kullanıldığı alanlarda zirve yapar. Yüksek ısılı ( 23oC ve üstü ısıda) alanların sorunu tetiklediği bilinir.
Hasta bina sendromunu ve diğer binaya bağlı solunum sorunlarını anlamak için binada ne soluduğumuzu gözden geçirmeliyiz.
Öncelikle bizim oksijen alıp dışarıya karbondioksit (CO2) verdiğimizle başlayalım. Dış ortamda 300-400 ppm karbondioksit vardır. (Ppm, milyonda partikül olarak anılan bir ölçü birimidir.) Kapalı alanlarda karbondioksit 800-1000 ppm arasında tutulmaya çalışılır. Avrupa standartlarında karbondioksit kapalı alanda 1500 ppm i geçmemelidir. Bu 5000 ppm i geçerse baş ağrısı, bulantı, halsizlik, uyku haline yol açar. 40 000 ppm üstünde ölüme yol açabilir.
Karbonmonoksit: Açık havada kırsalda karbonmonoksit (CO) nerdeyse 0 ppm dir. Şehirde 0-5 ppm arasında değişir. Şehirde ki artış egzos gazlarından gelir. Kapalı alanda da her türlü soba, sigara dumanı ve gaz üreten her türlü ısıtıcı karbon monoksit üretir. Bir ortamda karbonmonoksit 5 ppm i geçerse hızla neden araştırılmalıdır. Temizlenmemiş bacalar, uygun inşaa edilmemiş bacalar sobada ki karbonmonoksiti iç ortamda biriktirip zehirlenmeye yol açar. “Bursa’da lodos can aldı”.. haberlerinin nedeni budur. Sigaranın kapalı alanlarda serbest olduğu zamanlarda “duman altı “ olduğumuzda karbonmonoksit önde gelen zararlı idi.
Diğer hava kirleticiler: Karbondioksit ve karbonmonoksit dışında düşük miktarlarda da olsa bina havasında başımıza bela olan maddeler var. Yer döşemleri, duvar boyları, tavan ve duvar kaplamalarının üretildiği maddeler. Bunların bir kısmı kanserojen maddelerden yapılıyor, özellikle yapıştırılmaları için kullanılan uçucu maddeler solvent içeriyor. Havalanma birde yetersizse gün boyu bu maddeleri soluyoruz.
Ofiste kullandığımız yazıcı, faks benzeri baskı aygıtları ozon ve toz üreterek havamızı bir kez daha kirletiyor.
Bu kirleticilere ek olarak alerji nedeni de olabilen küfler ve ev tozu akarları özelikle halı kaplama ofislerde hava kirliliğine yol açabiliyorlar.
Havalandırma sistemlerinin sadece akım üretici olanlarında kanalda biriken, küf, polen, non-organik tozlar sorun yaratırken, soğutuculu sistemlerde (klima) su kullanıldığı için daha ciddi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu bölümde ayrıca ele alınacak olan lejyoner hastalığı en ciddi klima hastalığıdır. Bunun dışında da merkezi klimaların su depoları birçok mikrop içinde üreme kaynağı olabilmektedir. Bunu engellemek için kullanılan kimyasallarında ayrı sorunlar yaratabileceği düşünülürse kapalı alanda çalışmanın ve bu alanları sağlıkla hale getirmek için yapılan çalışmaların ne denli zor olduğunu kestirmek zor olmaz.
Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, (d. 1969, Sivas), Türk Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları uzmanı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.
1991 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'nda uzmanlık eğitimine başladı. 1995 yılında uzman oldu.
1993 yılında Edinburgh Üniversitesinde Uyku Bozuklukları konusunda çalıştı. Aynı yıl İstanbul Tıp Fakültesinde ülkenin göğüs hastalıkları alanında ki ilk uyku laboratuarını kurdu.
İstanbul Tıp Fakültesindeki görevi sırasında Farmakoloji kürsüsünde Farmakoekonomi konusunda çalışmalara katıldı. Kardiyoloji, iç hastalıkları, spor hekimliği, gastroenteroloji, diş hekimliği ve psikiyatri kürsüleri ile ortak çalışmalar ve tezler yürüttü.
Bronkokopi ünitesi ve sigara bırakma polikliniğinde çalıştı.
2004 yılında doçent oldu.
İstanbul Üniversitesinde, Akciğer Sağlığı ve Tüberküloz Enstitüsü yönetim kurulu üyeliği, Uluslararası İlişkiler Komisyonu Sekreterliği, ve Satın Alma Komisyonu üyeliği görevlerinde bulundu.
2004-2006 Türk Toraks Derneği (TTD) Kongreleri Program sorumluluğu, 2006-2008 TTD genel sekreterliği görevini yürüttü. 2006-2008 TTD uyku bozuklukları çalışma grubu başkanlığı yaptı.
2010 yılında Sağlık bakanlığı TUKMOS alerji ve immunoloji yan dalı komisyonu üyeliğine atandı. 2014 yılına dek bu görevde bulundu.
Uykuder ve Spor Kardiyolojisi derneği kurucusudur. Türkíye Basketbol Federasyonu sağlık kurulu konsültan üyesidir.
2009 yılında Acıbadem Üniversitesine transfer oldu. Göğüs hastalıkları anabilim dalı başkanlığına atandı. 2010 yılında Profesör unvanı aldı. Aynı yıl Acıbadem Maslak Hastanesi Başhekimliğine atandı.
Haziran - Eylül 2016 da Grup Florence Nightingale hastanelerin de CMC ( Genel Tıbbi Koordinatör) olarak görev aldı.
Yabancı dergilerde 40 ı aşkın yayını yurtdışı kongrelerde 100 e yakın sunusu 18 kitap bölümü vardır. Göğüs Hastalıkları Akıl Notları isimli bir kitabı bulunmaktadır.
Türkiye, KKTC, Gürcistan, Güney Kore, ABD, Azerbaycan,İsviçre, Hırvatistan, Bulgaristan, Kazakistan, Ukrayna, Mısır ve Yunanistan’da konferanslar vermiştir.
İlaç geliştirme ve klinik çalışmalar ile ilgili ulusal ve uluslararası kurullarda danışmanlık yapmaktadır.
Prof. Dr. Çağlar ÇUHADAROĞLU | Göğüs Hastalıkları | Uyku Bozukluğu | Alerji
Burada çeşitli kitaplara yazdığım bölümleri, dergilere yazdığım derlemeleri bulacaksınız.
Obstrüktif uyku apne sendromunun (OSAS) kliniği hastalıkta doğrudan görülen yakınmalar ve hastalığın yol açtığı sonuçların yakınmaları ile oluşur. Birçok hastada bunlar iç içe geçmiştir. Yine hastalık için risk faktörü oluşturan durumlar ( örn: şişmanlık) bir yandan risk faktörü iken diğer yandan hastalığın belirtilerinden yada sonuçlarındandır.
Bu iç içelik göz önüne alınarak hasta iyice sorgulanmalı ve muayene edilmelidir. Bu sorguda hastanın uykusunu gözleyen birisinin olmasında yarar vardır.
OSAS yakınmaları uykuda görülenler ( Horlama, tanıklı apne, gece terlemesi…) ve uyanıkken görülenler ( dikkat azalığı depresyon eğilimi…) ( Tablo 1) olmak üzere sınıflanabileceği gibi Türk Toraks Derneğinin rehberinde anıldığı gibi “uyku bozukluğuna bağlı semptomlar” ve “sistemik semptomlar ve sonuçlar” olarakta sınıflanabilir. (1)
Her nasıl sınıflanırsa sınıflansın OSAS ‘ın ICSD-3 de de yer aldığı gibi 3 ana yakınması vardır. Horlama, tanıklı apne ve gündüz uykululuk. Birçok epidemiyolojik çalışma bu yakınmaları sorgulamıştır. Tablo 1 de yer alan diğer yakınma ve sonuçlar muhakkak sorgulanmalı ve kayıt edilmelidir.
Uyku da görülen yakınmalar |
Gündüz görülen yakınmalar |
Horlama |
Gündüz aşırı uyku hali |
Tanıklı Apne |
Tatmin etmeyen uyku |
Çarpıntı |
Bilişsel bozukluklar |
Baş boyun terlemesi |
İmpotans- azalmış libido |
Sık uyanma |
Kişilik bozukluları |
Noktüri |
Baş ağrısı |
Horlama:
En sık rastlanan semptomdur. OSAS’ ın alarmı gibidir, hastaların en sık başvuru nedenidir. Klinik olarak dikkate değer horlama haftada en az 4 gece ya da daha fazla olandır. Uyku apne sendromunda görülen horlama bu tür horlamadır.
Horlama olmaksızın OSAS olabilir ancak bu çalışmalarda % 6 yı geçmez. (2)
Bir çok olgu horlamasına ragmen bilmeyebilir. Eşine sormak yerinde olacaktır. Birleşik kralıkta erişkinlerde telefon ile yapılan bir sorguda horlama oranı % 40 bulunmuştur.(3)
Bir çok çalışmada bu oran % 60 lara çıkmaktadır. Wisconsin uyku co-hort’unda kadınlarda habituel horlama % 28 erkeklerde % 44 bulunmuştur. (4)
OSAS sıklığının % 4’ lere ulaştığı düşünülürse horlamasına rağmen OSAS olmayan bir çok insan vardır. Horlama var, OSAS yoksa hastaya basit horlama (simple snoring) tanısı konulur.
Horlaması olan her olguda diğer OSAS semptomları muhakkak sorgulanmalıdır.
OSAS ‘sın en sık nörokognitif sonucudur. Toplumda %8-30 arasında sıklıkla görülürken OSAS’da % 50’ lere varan oranda bildirilmiştir. (5)
Daha büyük örneklemli Wisconsin co-hortunda AHI 5 den fazla olan erkeklerde GAUH % 16 kadınlarda % 23 bulunmuştur.(4) OSAS şiddeti ile GAUH arasında doğru orantı vardır. GAUH, halsizlik ile karışabilir sorguda ayrılmalıdır. Halsizlik daha çok kas iskelet sistemine bağlıdır yada etkin olmama istemidir. Uykululukta hastanın gün içinde uyuma isteği vardır. Bunu öznel ve nesnel testlerle ayırabiliriz. Öznel testlerin en sık kullanılanı Epworth Uykululuk Ölçeğidir. Türkçe validasyonu yapılmıştır. (6)
Ayrıca Stanford Uykululuk Ölçeği, SF-36 ve Pitsburgh uyku kalitesi ölçeği de öznel uykululuk ölçeği olarak kullanılmaktadır. Ancak Türkçe validasyonları henüz yoktur. Objektif testler olan Uyanıklığın Korunması Testi (Maintenance of Wakefulness Test-MWT) ve Multipl Uyku Latansı Testi (Multiple Sleep Latency Test (MSLT)) başka bir bölümde ayrıca anlatılmıştır.
GAUH solunumsal uyku hastalıklarında sıklıkla görülmekle birlikte, insomni, narkolepsi, yetersiz uyku (sleep deprivation), idiopatik hipersomni, vardiya çalışması nedeniyle düzensiz uyku, uykuda peryodik ekstiremite hareketleri (PLMS), hipnotik ve sedatif kullanımı, nöroanatomik lezyonlar, psikiyatrik rahatsızlıklar, Kleine-Levin sendromu gibi durumlarda da görülür.(7)
Epworth Uykululuk Ölçeği, uykululuk halini göstermekte kullanılan bir sorgulamadır. Sekiz sorudan oluşur. Her soru hastanın kendisi tarafından 0-3 puan verilecek şekilde doldurulur. Uykuya dalma olasılığı hiç yoksa 0, uykuya dalması düşük olasılıklı ise 1, orta olasılıklı ise 2 ve yüksek olasılıklı ise 3 puan alır. Toplam puan 10 ve üzeri gündüz aşırı uyku halinin olduğunu gösterir.
Aşırı yorgun olmadığınız bir günde aşağıdaki durumlarda uykuya dalma olasılığınız nedir?
(kırmızı ışık, kalabalık trafik…)
Hastaların eşleri tarafından bildirilir. Toplumda %3.8-% 6 arasında bildirilmiştir. AHI 15 den fazla OSAS’da % 24.4 sıklığındadır. (8) Uyku apne sendromu için özgün olmakla beraber, konjestif kalp yetmezliği, KOAH, Astım ve bazı nörolojik olgulardada görülebilir. Horlama ve tanıklı apne birlikteliğinin özgünlüğü % 94 duyarlılığı %23 dür.( 9)
Frontal yada yaygın başağrısı OSAS olgusunda hem hipoksi hemde bölünen uyku nedeni ile vardır. %4 ile %58 arasında bildiren seriler vardır. (8,10 )
Yine boyun terlemesi ve sık arousallar boyun ağrılarına da neden olur. Kadınlarda daha fazladır. Duyarlılık ve özgünlüğü düşüktür. Hipertansiyondan sinüzite, nörolojik sorunlardan damarsal sorunlara bir çok nedeni vardır. BAsit horlamada da sık görülür.
OSAS lı olguların yarıya yakını gecede en az bir kez idrar için uyanırlar. (11,12) Bunun uykudaki kardiyovaskuler değişimlere bağlı olduğu düşünülür.
Nörokognitif ve duygu durumu ile ilgili sorunlar:
OSAS tanısı almadan önce depresyon, anksiyete, dikkat bozukluğu…tanısı alan hastalar hemen her ülkede çoktur. (13,14) Depresyon skorlarının yüksekliği % 45 hastada bildirilmiştir.(14)
İnsomni ICSD-3 de yer alan bir uyku bozukluğudur. Ancak OSAS olgularında da görülür. Uykuya dalma yada sürdürme sorunu ile baş vuran olguda bunun nedeni OSAS olabilir. Sık uyanmalar apnelerin nedeni olabilir. Yine dinlendirmeyen uyku gün içi uykuları uykuya dalmada güçlük yaratabilir. Uykuya dalarken ortaya çıkan apneler ve bacak hareketleri de dalmayı engeller hasta durumu algılayamaz ve insomni yakınması ile hekime başvurur.
Baş boyu terlemeleri, erketil disfonksiyon, azalmış libido, aritmiler, göğüs ağrısı, uykuda anormal hareketler, çığlık atarak uyanma … OSAS lı olgularda sık görülür. Kardiyoloji üniteleri uykuda ortaya çıkan aritmilerde hastada OSAS olabileceği konusunda uyarılmalıdırlar. Yine psikiyatri ve üroloji uzmanlarının bu yakınmaları olanlarda OSAS ‘ı unutmamaları gereklidir.
Cinsiyet, obezite, boyun kalınlığı, iskelet ve yumuşak doku anomalileri, kalıtım, endokrin sorunlar ve madde kullanımı OSAS için risk oluşturur. (Tablo 2) Sorgulanıp kayıda geçirilmelidir.
OSAS erkekte 3 kat fazla görülür. Menopoz sonrası kadında görülme sıklığı artmakla beraber her yaşta erkek cins OSAS için daha risklidir. (8)
Obezite, OSAS’a eğilimi arttırmaktadır. OSAS riski BKİ >29 olanlarda 8-12 kat artmıştır. (4) Santral obezitelerde ve boyun kalınlığında bu oran daha fazladır . Boyun çevresinin erkeklerde 43 cm, kadınlarda ise 38 cm üstünde olması anlamlıdır. (15)
Makroglosi, migro ve retrognati, Akondroplazi, Trachlear Collins, Down sendromu, Apert sendromu ve Marfan gibi kalıtsal hastalıklar yada yapı bozuklukları önemli risk faktörleridir.
Hipotiroidi, mukopolisakkoridozlar ve akromegali OSAS a zemin hazırlar.
Alkol sedative ve sigara kullanımı hem mukoza hemde kas tonusuna etki yaparak OSAS a zemin hazırlayabilir yada OSAS şiddetini arttırabilirler. (1)
Erkek cins |
Obezite |
Kalın boyun çevresi |
Kalıtsal hastalıklar |
Endokrin bozukluklar |
Alkol, sigara ve sedatifler |
OSAS’ın sistemik sonuçları olan bir hastalık olduğunu göz önüne alarak standart sistemik muayene yapılması yerinde olur. Kalp ritmi, kan basıncı, solunum hastalıklarının değerlendirilmesi bu sırada yapılır.
Risk faktörlerinin saptanması açısından üst solunum yolu muayenesi önceliklidir. Bu muayenede dişlerde kontrol edilmelidir. Bruksizmin sonuçları, diş diziliminde bozukluk olup olmadığı ve diş eksiklikleri tanı ve tedavi sırasında önemli olacaktır.
En doğru yaklaşım uyku sorunlarının multidisipliner olarak ele alınmasıdır. Göğüs hastalıkları, nöroloji, KBB, diş hekimliği, kardiyoloji......ilk değerlendirme sonrası sık konsültasyon istenen bölümlerdir.
Üst solunum yolunun değerlendirilmesi kritiktir. Üst solunum yolları burundan trakeaya kadar olan bölge olarak tanımlanabilir. OSAS’lı olgularda üst solunum yolu muayenesinin öznelliği nedeniyle hastaya ait bulguların standart olarak kayıt altına alınması ve farklı olguların aynı şekilde değerlendirilmesiyle bilgi birikiminde artış ve bilgilerin karşılaştırılmasını kolaylaşacaktır (1)
Burun muayenesinde burun tıkanıklığına yol açabilecek sorunlar burun deliklerinden koanaya kadar değerlendirilmelidir. Nazal valv , septum ve konkalar görülmelidir. Polipler, kitleler, sinüzit yada allerji gibi mukoza sorunları kayıda alınmalıdır. Hastada olası CPAP kullanımında burunun işlevi unutulmamalıdır. Bazı durumlarda fleksibl nasofaringoskop hatta sedayon ile yapılan uyku nasofaringoskopisi yapılabilir.
Ağız içinde dilin durumu boyu, alt ve üst çenenin şekli genişliği geride olup olmadığı, yumuşak damak ve uvulanın durumu hava yolunu ne kadar kapatıp kapatmadığı değerlendirilmelidir. Bunun için mallanpati klasifikasyonu veya M. Friedman tarafından önerilen Mallanpati klasifikasyonunun bir modifikasyonu olan Friedman dil pozisyonu (FDP) kullanılabilir (16,17) (Şekil 1). FDP’de hastadan dilini ağız içinde istirahat halinde tutarken ağızını açması istenir. Bu durumda hastanın dili ile yumuşak damak-tonsilla palatina ilişkisi I den IV’e kadar numaralandırılır (Şekil 1). FDP I’de tonsilla palatinanın tamamı ve tüm yumuşak damak görülürken FDP IV’de ise yumuşak damak görülmez, sadece sert damak görülür. Yapılan çalışmalarda OSAS’lı olgularda hastalığın şiddeti ile artıkça FDP skorları arasında doğru orantı bulunmuştur (18).
Farenks nazofarenks, orofarenks ve hipofarenks olarak 3 bölümde değerlendirilen koanadan trakeaya kadar uzanan hayati fizyolojik görevleri olan tübüler bir yapıdır. Konuşma, yutma… gibi bir çok fonksiyonu olan bir bölgedir. Farenks muayenesi hem lümen genişliği açısından hem de mukozal ve çevresel organlar açısından değerlendirilmelidir. OSAS’lı olgularda farenks muayenesi esnasında hem hastalığa neden olan faktörlerin tespiti hem de olası tedavi planı açısından değerlendirilme yapılmaktadır.
Obstrüktif Uyku Apne Sendrom’lu olgularda farenks muayenesi statik veya dinamik olarak yapılabilir. Statik değerlendirme rinoskopi posterior veya indirekt laringoskopi olarak adlandırılan ağız yoluyla nazofarenksi veya hipofarenksi ayna yardımıyla görmeyi sağlayan araçlarla yapılabilir. Bu muayeneler anatomik planda yapılmadığından sadece yer işgal eden lezyonların varlığının tespiti için kulanılabilir. Farenksi anatomik planda fonksiyonel olarak değerlendirebilmek için koanadan larenkse kadar endoskopik muayene yapılmalıdır. Bu muayeneler uyanık veya stimüle edilmiş uyku esnasında yapılabilir (19,20). Kolay uygulanabilen, maliyeti düşük ve radyasyon maruziyetinin olmadığı bir teknik olduğu için her yerde kullanılabilir. Endoskopik muayene esnasında nazofarenks, orofarenks ve hipofarenks solunum yolu mukozası, lümen genişliği ve farenks fonksiyonları açısından değerlendirilir. Waldeyer halkası (palatin tonsil, lingual tonsil, adenoid vejetasyon…), yumuşak damak (uvula-ön pilika-arka pilika), dil, epiglot ve vokal kordlar izlenir. Bu organların boyutu ve farengeal lümenle ilişkisi tespit edilir. Palatin tonsiller hem ağız muayenesi esnasında hem de farenksin endoskopik muayenesi esnasında değerlendirilmelidir Böylece, hem lümene doğru büyüyen tonsiller hem de ön-arka pilika arasındaki tonsil boyutu konusunda daha çok bilgi sahibi olunur. Palatin tonsil boyutu OSAS’lı olguların farengeal cerrahi sonuçlarını öngörmede etkilidir. Bu nedenle tonsil boyutu +1 ile +4 arası derecelendirilir . Farengeal lümende obstrüksiyona neden olan herhangi bir patoloji yoksa uykuda ortaya çıkan üst solunum yolu kollapsını tahmin edebilmek amacıyla Müller ya da modifiye Müller manevrası (ağız ve burun kapalı iken hastanın zorlu inspirasyon yapmaya çalışması) yaptırılır. Müller manevrası gibi manevraların uyku esnasında ortaya çıkan kollaps veya obstrüksiyonlarla her zaman uyumlu olmadığı bu nedenle kullanımının çok da yararlı olmadığı yönünde bazı görüşler bulunmaktadır (21).
Endoskopik değerlendirme esnasında kollapsibilite değerlendirmesi farenks lümeninin en küçük çapa ulaştığı inspirasyon sonundaki lümen boyutu ile manevra esnasında ortaya çıkan lümen genişliği karşılaştırılarak yapılır. Endoskopik olarak obstrüksiyonun olduğu düzey, orofaringeal (Tip 1), orofaringeal hipofaringeal (Tip 2) veya izole hipofaringeal (Tip 3) olarakmFujita’nın önerdiği şekilde sınıflandırılabilir.
Obstrüksiyon bölgeleri belirlenirken aynı zamanda obstrtksiyonun biçimine de yani ön-arka yönlü veya dairesel olup olmadığına dikkat edilir. Farenksin endoskop yardımıyla değerlendirildiği diğerbir yöntem de uyku endoskopisi olarak adlandırılan propofol/ midozalam ile uykuları stimüle edilen olguların sedasyon altında muayenesidir. Böylelikle uykuya yakın bir ortam elde edilerek solunum yollarında ortaya çıkan obstrüksiyon bölgelerinin yeri ve şiddeti görülebilir. İlk defa Croft ve Pringle tarafından tariflenmiş olan uyku endoskopisi doğal uykudan farklı olarak, sedasyon altında yapılıyor olması nedeniyle “uyku hekimi” bakışıyla eleştiriye açık
bazı yönleri bulunmaktadır (22). Değerlendirme esnasında orofarenks, dil kökü, epiglot ve lateral farengeal duvarlar,lümendeki obstrüksiyon açısından hem lokalizasyon hemde biçim olarak değerlendirilir . Uyku endoskopisi üst solunum yollarında uyanık yapılan muayene ile karşılaştırıldığında çok daha farklı bilgiler sağlamaktadır.
İndüklenmiş uyku endoskopisi her OSAS’lı olguda kullanılmamalıdır. Özellikle daha önce operasyon öyküsü olan ve başarısız olunan olguların değerlendirilmesinde veya uyanık yapılan endoskopik değerlendirmelerde belirgin sorun tespit edilememiş ve tedavi olarak PAP kullanmak istemeyen düşük risk grubunda yer alan OSAS’lı olgularda yararlı bir yöntemdir. Farenksin muayenesi esnasında dikkat edilmesi gereken bir nokta da mukozanın durumudur. Mukozada inflamasyon varlığı, varsa buna neden olan bireysel veya çevresel faktörlerin ne olduğu araştırılmalıdır. Özellikle larengofarengeal reflü, rinosinuzit, sigara-alkol kullanımı öyküsü ve inhale edilen kimyasallar sorgulanmalıdır.
Kaynaklar:
Bogaz Ihtis Derg 2009;19:246-52.
Prof.Dr. ÇAĞLAR ÇUHADAROĞLU | Göğüs Hastalıkları ve Uyku Bozuklukları Uzmanı
Sleep apnea in adult myotonic dystrophy patients who have no excessive daytime sleepiness.
Sleep Breath. 2009 May 30. [Epub ahead of print] PubMed PMID: 19484280 Kiyan E, Okumus G, Cuhadaroglu C, Deymeer F.
The concordance of manuel (visual) scoring and automatic analysis in sleep staging.
Tuberk Toraks. 2009;57(3):306-13 Oztürk O, Mutlu LC, Sağcan G, Deniz Y, Cuhadaroğlu C.
Effects of nasal CPAP treatment on insulin resistance, lipid profile, and plasma leptin in sleep apnea.
Lung. 2009 Mar-Apr;187(2):75-81. Epub 2009 Jan 7. PubMed PMID: 19127383 Cuhadaroğlu C, Utkusavaş A, Oztürk L, Salman S, Ece T.
Is Sexual Dysfunetion in Women with Obstmetive Sleep Apnea-Hypopnea Syndrome Assoeiated with the Severity of the Disease? A Pilot Study.
Onem K, Erol B, Sanli O, Kadioglu P, Yalin AS, Canik U, Cuhadaroglu C. J Sex Med. 2008
Occult cardiac dysfunetion in patients with obstructive sleep apnea syndrome revealed by tissue Doppler imaging
Kasikcioglu HA, Karasulu L, Tartan Z, Kasikcioglu E, Cuhadaroglu C. lnt J Cardiol. 2007 May 3 I; 118(2):203-5. Epub 2006 Sep 25.
The importance of contact tracer in detection of childhood and female TB cases; a retrospective case-control study in Istanbul.
Tuberk Toraks. 2006;54(1):11-6 Kiliçaslan Z, Amasya A, Cuhadaroğlu C.
The importance of contact tracer in deteetion of ehildhood and female TB cases; a retrospeetive cas e-control study in Istanbul
Kiliçaslan Z, Amasya A, Cuhadaroğlu C. Tuberk Toraks. 2006;54(1): 11-16
Endothelial function in patients with obstructive sleep apnea syndrome but without hypertension.
Oflaz H, Cuhadaroglu C, Pamukcu B, Meric M, Ece T, Kasikcioglu E, Koylan N. Respiration.2006;73(6):75 1-6. Epub 2006 Jun 22
Cardiopulmonary responses to exereise in moderate-to-severe obstmctive sleep apnea
Oztürk LM, Metin G, Cuhadaroğlu C, Utkusavaş A, Tutluoğlu B. Tuberk Toraks. 2005; 53(1): 10-9
Rare cause of diffuse lung fibrotie/nodular pattern in an asymptomatic child
Erelel M, Cuhadaroglu C. Respiration. 2004 Sep Oct;71 (5):542-5.
Hashimoto thyroiditis and obstructive sleep apnea syndrome: is there any relation between them?
Erden S, Cagatay T, Buyukozturk S, Kiyan E, Cuhadaroglu C. Eur J Med Res. 2004 Dee 22;9(12):570-2
Pulmonary artery aneurysm in Behcet's disease: a case report
Kasıkcioglu E, Akhan H, Cuhadaroglu C, Erkan F. Heart Vessels. 2004 May; 19(3): 157-9
The efficacy of laser-assisted uvulopalatoplasty in the treatment of snoring and obstructive sleep apnea
Ozdemir M, Keleş N, Yücel E, Cuhadaroğlu C, Değer K. Kulak Burun Bogaz Ihtis Derg. 2002 May-Jun;9(3): 193-7